SANATÇILARIN GÖZÜYLE DATÇA

 

Datça Kültür Sanat Dayanışması olarak ülkemizin sevilen gelen sanatçılarına “Datça sizin için ne ifade ediyor” sorunu yönlendirdik.

İşte yanıtlar.

Levent ÜZÜMCÜ-Tiyatrocu

Datça hayatımda gördüğüm anakaraya bağlı tek ada. 

İnsanı da öyle, adalı gibiler, sevecen, yardımsever, sıcak.

İyi ki Datça’ya ulaşmak bu kadar kolay değil!

Fuat SAKA-Müzisyen

Datça  güzel insanlarıyla, coğrafyasıyla güzel. Şimdilik temiz havasıyla, doğasının bizlere sunduğu binbir çeşit otlarıyla, burada yaşayanların demokratik dünyasıyla ve antik geleneğiyle, deniziyle seviyorum Datça’yı.

Orhan AYDIN- Tiyatrocu

Datça gelinlikler giymiş badem ağaçlarının altında söylenen şarkıdır. Knidos’ta günbatımında hayata şiirler okumak, açık hava tiyatrosunun sahnesine çıkıp insanlığa barışı, kardeşliği, eşitliği, özgürlüğü ve aşkı haykırmak, koylarında sabah ışığıyla birlikte hayata katılıp, merhaba ey insan demek, barış demek, kardeşlik demek, can cana yan yana olmak demek. Datça Can Yücel’in kızıl akşamları demek ya da bir sonbaharda yere düşen yapraklar gibi hayatı yeniden kucaklamak, yeniden sevdalanıp geleceğe taşımak demek. Datça bahar demek, yaz demek, kış demek, son bahar demek. Datça hayat demek

Sadık GÜRBÜZ-Müzisyen

Muhteşem ormanlar ve yamaçlardan geçtikten sonra birdenbire denizi ve inanılmaz güzellikte bir ziynet gibi duran Datça’yı gördüğümde aşık olmuştum. “Can Baba “yı anladım yıllar sonra. Girdim, gördüm, tarihin içindeydim ve binlerce yılı aynı anda yaşamanın rüya haliydi artık Datça benim için.

Müjdat GEZEN-Tiyatrocu

Ben Datça denilince, tarifimi tek sözcük ile yaparım; Güzellik… Her anlamda “Güzellik.” Sanatta, Kültürde, demokrasi mücadelesinde güzellik…

Emin ŞİR- Şair

Çiçekli badem ağaçlarının arasından kuş cıvıltıları eşliğinde geçerek, baharın dallardaki coşkulu selamını alıp başının üstüne koyarsın. Dalgaların köpüklerini bir ninni gibi kıyıya yayarak binlerce yıllık bir ahenkle geri çekildiği bir koyda, kıyıdan topladığın kuru odun parçalarıyla yaktığın minik bir ateşin yanına uzanıp kızıla dönen Knidos ufuklarından güneşi yolcu edersin. Akşamın laciverdi, şarabın kırmızısı ve ateşin çıtırtıları kıyıyı okşayan dalgaların sesine, kuşların cıvıltılarına ve denizden dönen balıkçıların motorlarının patpatlarına karışır. Akşamın karanlığı büyür ve ateşten yükselen minik közler ateş böcekleri gibi gökyüzüne yükselir. O anda bakışlarını o közlerle birlikte yukarıya çevirdiğinde uçsuz bucaksız bir yıldız tarlası görürsün. İşte O’dur Datça.